Mersin


Makam-I Şerif Cami ve Danyal Peygamber Kabri(Merkez): Makam-ı Şerif Cami 1857 yılında yapılmıştır. Caminin doğusunda Danyal Peygamberin kabri yer almaktadır. Bu nedenle camiye "Makam cami" ismi verilmiştir.
Hz. Danyal, II. Babil Kralı Nebukadnesar (M.Ö. 605-562) zamanında yaşamış, Yahudileri Babil esaretinden ilmi ve kehanetleri ile kurtarmış bir peygamberdir. Rivayete göre; Nebukadnesar rüyasında İsmailoğullarından gelecek bir erkek çocuğun kendi tahtını sarsacağını öğrenir. Bunun üzerine İsmailoğullarından doğan erkek çocukların öldürülmesini emreder. Hz. Danyal doğunca ailesi onu dağ başında bir mağaraya bırakır. Mağarada bir erkek ve bir dişi aslan himayesinde, büyüyen Danyal delikanlı olunca kavmi arasına karışır. Bir kıtlık senesinde Tarsus'a davet edilen Danyal Peygamberin, Tarsus'a gelmesiyle birlikte bolluk meydana gelmiş bu nedenle Danyal Peygamber Babil'e geri gönderilmemiş, ölünce de Tarsus'ta şimdiki Makam Caminin bulunduğu yere gömülmüştür. Hicri 17 yılında Hz. Ömer devrinde Tarsus fethedildiği zaman Danyal Peygamberin mezarı açtırılmış burada büyük bir lahit içerisinde altın iplikle dokunmuş kumaşa sarılı gayet uzun boylu bir ceset bulunmuştur. Başından geçen maceraların sembolü olarak biri erkek olan iki aslan ve dişi aslan tarafından yalanan genç bir çocuk figürünün bulunduğu bir yüzüğe rastlanmıştır. Bunun üzerine Hz. Ömer Danyal Peygamberin cesedinin, Yahudiler tarafından çalınmasını önlemek için daha derine defnettirmiş ve üzerinden de Berdan Nehrinden gelen ufak bir çayın suyunu geçirmiştir. Nitekim caminin son tamiratı sırasında çok derinlerde caminin arka ve alt kısmında suyun giriş yerinde kalın ve muntazam mazgal demirleri çıkmıştır. Danyal Peygamberin cesedi bu mazgallardan geçen suyun çok aşağısındadır.
Eshab-I Kehf Mağarası (Tarsus): Tarsus'a 14 km uzaklıkta Ulaş Köyü yakınındadır. Kuran-ı Kerim'de Kehf suresinde yer alan bu mağara Müslüman ve Hıristiyanlarca kutsal sayılır. Mağaraya 15-20 merdivenle inilir.
Eshab-ı Kehf Mağarası'na ait şöyle bir efsane halk arasında anlatılır. Mitolojik tanrılara inanışın yavaş yavaş gücünü kaybettiği dönemlerde tek tanrıya inandıkları için eziyet görmekten kaçan Hıristiyan dinine mensup (Seliha, Mekseline, Meslina, Mernuş, Sazernuş, Debernuş ve Kafetatyuş adında) yedi genç, putperestliğe dönmeyi kabul etmediklerinden kralın huzuruna çıkarılmışlar. Kral, putperestlik dinine bağlı kalmalarını aksi takdirde kendilerini öldürteceğini söyleyerek birkaç günlük zaman vermiş. Yedi genç ölümden kurtulmak için verilen süreden faydalanarak Kıtmir isimli köpeği de yanlarına alarak kaçmışlar mağaraya sığınmışlar. Allah tarafından kendilerine 300 yıl bir uyku verilmiş. Bunlardan ilk uyanan yiyecek almak için kente gitmiş ama elinde bulunan zamanı geçmiş para yüzünden yakalanmıştır. Yakalayan onunla birlikte mağaraya geldiğinde yedi yavru kuşun tünediği bir yuvadan başka bir şey görmemiştir. Bu nedenle burası Yedi Uyurlar Mağarası diye de anılır.
Ulu Cami (Tarsus): Tarsus'ta bulunan cami, 1579 yılında Ramazanoğlularından Piri Paşanın oğlu İbrahim Bey tarafından St. Pierre Kilisesi kalıntılarının üstüne yaptırılmıştır. Caminin yanında tek şerefeli minaresine Osmanlı ve Selçuklu üslupları hakimdir.
St. Paul Kilisesi (Eski Cami-Tarsus): Tarsus, Çarşı başındaki kilisenin M.S. 1102 tarihinde St. Paul Katedrali olarak yapıldığı söylenmektedir. Romen stilinde inşa edilmiş olup kalın ve yüksek duvarları, dar, derin pencereleri, büyük ve kalın sütunları ile dikkat çekicidir. Bu kilise M.S. 1415 yılında Ramazanoğlu Ahmet Bey tarafından onarılarak camiye çevrilmiştir. Günümüzde ise Müslümanlarca ibadet edilmekte Hıristiyanlarca da ziyaret edilmektedir.
St. Paul Kuyusu (Tarsus):Tarsus'ta doğmuş olan St. Paul'un yaşadığı sanılan evin avlusunda bulunmaktadır. Halk arasında Roma döneminden kalma kuyu suyunun şifalı olduğuna inanılır. Günümüzde turistlerin yoğun ilgisini çeken bu kuyu suyunun kutsal olduğuna inanılmaktadır.
St. Paul Anıt Müzesi (Tarsus): Tarsus'ta 1850 yılında yaptırılan kilise, genişçe bir bahçe içerisinde duvarları kesme taş ile kaplı, kare planlı kagir bir yapıdır.
Alahan Manastırı (Mut): Mut-Karaman karayolu üzerinde. Mut'un 20 km kuzeyindedir. M.S. 440-442 yıllarında yapılmış olduğu tahmin edilir ve nefis bir manzaraya hakimdir. Kilise binaları Ayasofya ile ortak mimari özellikler taşımaktadır.
Kiliselerin süslenmesinde usta taş oymacılığı kendini belli etmektedir. St. Paul, St. Pierre figürlerinden başka bir çelengi taşıyan altışar kanatlı Cebrail ve Mikail'in simgesi, yaratıkları ezişi, kükreyen aslan, kartal ve öküz sembolleri İncil yazarlarının tasvirleri, üzüm salkımları asma yaprakları ve balık motifleri zengin bir şekilde tasvir edilmiştir.
Meryemlik (Aya Tekla-Silifke): Silifke'nin 1.5 km kadar güneyinde bir tepe üzerindedir. Hıristiyanlık dönemine ait kutsal bir sit alanıdır. St. Paul'un öğrencisi Aya Tekla'nın yaşamının son yıllarını buradaki mağaralarda geçirdiğine ve yöre halkına Hıristiyanlığı yayıp mucize yarattığına inanılmaktadır. Ölümünden sonra Hıristiyanlarca "Şehitlik" olarak kabul edilmiş ve hac merkezi olmuştur.
Aya Tekla'nın yaşadığı mağaranın içinde yörenin ilk Hıristiyanlık bazilikası yapılmıştır. Hıristiyanlığın kabulünden sonraki dönemlerde dindar halk, yöneticiler ve Bizans İmparatoru Zenon tarafından ilki mağaranın üstünde olmak üzere sit alanının çeşitli yerlerine adak kiliseleri yaptırılmıştır.
Zeus Tapınağı ve Kilise (Silifke): En büyük göçük olan Cennet göçüğünün güney ucunda, çokgen taşlardan örülmüş duvar (Peribolos) görülmektedir. Bu duvar üç ayrı tarihsel dönemde görev yapmış olan tanrı evini ve onun kutsal avlusunu kuşatmaktaydı. İlk yapı Dor yapı düzeninde kurulmuş, ön yüzünde 2 duvarı arasına yerleştirilmiş 2 sütunlu bir tapınak idi. Sütunlarla çevrili olmayan bu ilkel tapınak Zeus'un dev Typon'a karşı kazandığı zaferin bir simgesi olarak onun şanına dikilmiş bir çeşit anıttı.
Tapınağın kuzey duvarının doğuya bakan dar yüzündeki parlatılmış düz köşe taşlarına, Roma döneminde görev yapmış 130 din adamıyla, zamanın büyüklerinin adları kazınmıştır.
Çok tanrılı çağ yapısı olan tapınak, Hıristiyanlık döneminde tümüyle yıkılıp yerine bazilika (üç ana bölümlü yapı) biçiminde bir kilise yapılmıştır. IV. yüzyıl veya en geç V. yüzyıldan kalma olduğu sanılır.
Cennet Obruğu - Meryem Ana Kilisesi (Silifke): Cennet Obruğu, Narlıkuyu'nun 3 km kuzeyinde III. jeolojik zamanın Miosen çağında bir yeraltı deresinin kalker tabakası içerisinde yaptığı erozyon sonucunda tavanın göçmesi nedeniyle meydana gelmiş bir çukurdur. Romalılar dinsel tepkilerinden korunmak için Hıristiyanların saklandığı Cennet Obruğu 60 m derinliğindedir. Denizden yüksekliği 135 m olan bu çöküntü içine, Romalılar devrinden kalma antik bir merdivenle inilmektedir.
Cennet göçüğünün içerisinde, çok tanrılı dönem tapınma mağarasının tam ağzında eski inanca karşı başarı simgesi olarak bir kilise yapılmıştır. Kilisenin giriş kapısı üzerindeki dört satırlık yazıttan bu kilisenin Paulus adında iyiliksever bir dindar kimse tarafından Meryem Ana'ya adak olarak yaptırılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Meryem Ana Kilisesinin, Cennet Obruğunun dışında ve güney ucunda yer alan tapınaktan dönme kilise ile aynı dönemlerden yani V. yy. veya en erken VI. yüzyıldan kalma olduğu tahmin edilmektedir

Hiç yorum yok: